bugün

entry'ler (977)

arda turan

kardeşim dediği herkes bir süre sonra sevgilisi çıkan futbolcu.
(bkz: sinem kobal)
(bkz: burcu esmersoy)
(bkz: aslıhan doğan)

aslıhan doğan

kaan boyner
hakan kosif
hacı sabancı
cem nahum
celio saab
murat boz'un eski sevgilisi.

babanın ölmesi

telefonunuzda hala ismine bakıp, istemsizce "ne yapıyordur babam, uyuyor mudur, arasam mı?" diye düşünmek hemen ardından onu gasilhane de yıkanmış cansız bedenini bir anda hatırlamnızdır babanın ölmesi.

ne zaman birşeye ihtiyacın olsa, ne zaman kötü hissetsen aradığın o adamın artık orda olmamasıdır.

sokakta markette güzel bir bal görüp, "aa babama alayım çok sever" deyip, sonra bir anda boğazınıza bir yumrunun saplanmasıdır.

"babam" diyer rehberinde kayıtlı olan numarayı aradığınızda o telefonun birkaç metre uzağınızda boşluğa çalmasıdır.

artık çaldığında o telefonu kimse açmayacaktır,
"canım kızım" demeyecektir.

o numarayı silemezsin telefonundan,
o sesi silemezsin kulaklarından,
o sevgiyi silemezsin ruhundan.

hep çocuk kalsam,
sende benimle kalır mıydın babam?

hep çocuk kalsam sen hiç kanser olmazdın belki babam?

hep çocuk kalsam, yine senin yanında uyur, seninle tatillere gider, havuzda beraber yüzer, eğlenir miydik babam?

hep çocuk kalsam,
hiç büyümesem,

"baba" diye seslendiğimde, çağrıma yanıt alsam.

keşke hep çocuk kalsaydım be canım babam.
benim canım aslan babam.

babanın ölmesi

ömrü hayatımda taddığım en çok koyan, en tarifi olmaz acıdır be sözlük.

6 sene önce konmuştu teşhisi kanserdi babam, ard arda birkaç ameliyat geçirmişti, o zaman yaşım küçük, idrakım ise kıttı. o zaman bu kadar korkmamıştım, belki de bu kadar sevmiyordum onu o zaman.

6 sene boyunca mücadele etti benim canım babam, 6 sene boyunca gitmediği doktor, almadığı ilaç, kemoterapi kalmadı. insan alışıyordu be sözlük, bak yaşıyor babam, birgün kurtalacak diyordum. olmadı.

çocuk gibiydi babam, telefonuyla sürekli oynar, tango'dan beni arar konuşmaya çalışır, en alakasız zamanlarda arar alakasız birşey söylerdi. ben ise çoğu zaman vakit bulamazdım onu ziyaret etmeye. yalnızdı, kimsesizdi, ne doğru dürüst bir dostu ne bir akrabası.

ne zaman bize kızsa "babanızın kıymetini ölünce anlayacaksınız" derdi. o zaman "aman baba" derdik, biz zaten biliyoruz kıymetini. bilmiyorduk.

son birkaç hafta kanserinde etkisiyle gördüğü halüsinasyonlar, sürekli bizden yardım istemesi, aslan gibi adamın zayıflayıp kuş kadar kalması ve sonunda iflas eden bir beden...

3 gün önceydi...
"babam dua et, kurtalacaksın" demiştim, o da dua etmeye başlamıştı.
"allah'ım sen beni iyileştir."
"allah'ım benimle uğraşan düşmanlarıma fırsat verme." (en hasta halinde bile onu davalarla uğraştıran ahlaksız insanlar için)
"allah'ım beni kızlarımdan ayırma"
"ne olur beni onlardan ayırma."

babam benim, canım!
sahip olduğum herşeyi verirdim ki, bir kez olsun daha sana sımsıkı sarılabilmek, seninle bir kez daha oturup sohbet edebilmek.
gülüp, eğlenmek. geçirdiğimiz zamanın değerini bilmek için.

bunu okuyan herkes,
size yalvarırım,
gidin babanıza sımsıkı sarılın.

bir gün o gittiğinizde yaşadığınız o boşluk varya o boşluk,
ömrü hayatınızdaki en büyük boşluk olacak.

karşıyaka'nın güzel delikanlısı,
canım babam!

allah rahmet eylesin,
allah bizi ahirette kavuştursun.

seni çok seviyorum.
çok.

iphone 6

parası yetmeyip alamayan kıskançların alanlara bok attığı telefon.
kardeşim beğenmezsin de alana ne bok atıyon *

beşiktaş

gece gece bundan 4 sene önce çekilmiş bir karesine denk gelip, tüylerimin diken diken olduğu, sanki o anları tekrar yaşıyormuşum gibi hissetmeme sebep olan sevgili.

görsel

bugün bu kareden geride ne kaldı deseler, vereceğimiz tek cevap, yaşanması mümkünken yaşanmamış hevesler, en çok da hüzün deriz.
bu kareye girmiş olan hiçbir oyuncu beşiktaş forması giymiyor artık, ama o kareye her baktığımda ben beşiktaş'ı ne kadar çok sevdiğimi hatırlıyorum.

tarihinin en içten mücadelelerinden birini vermişti o maçta bu takım. ve o formayı o maçta terleten tüm oyuncular.
o nedenle bu karenin her kahramanı, selam olsun size bugün tuttuğunuz yolda.

o resim her zaman hafızamızın en güzel, en unutulmaz yerinde.

iphone 6

apple firmasının son sürüm iphone'u. 26 eylül gecesi 00,00'da apple store'dan alacağım diye ekran başına kuruldum. saat 23,59,59'da turkcell sitesini güncelleyip iphone 6'yı satışa koyarken, apple'sın sitesi saatlerce "bakımdaydı." nitekim ancak gece 4'te satışa çıktı.

bre gerizekalılar bu telefonunun çıkış tarihi haftalardır belli, hiç mi bir site güncellemesini beceremeyecek zekada insanlarsınız?

nitekim saat 12 buçuğa doğru apple store'dan umudu kestim, turkcell online mağazadan aldım, ertesi akşamda telefon elime geçti. yani 26 eylül akşamı. Ne gerzek kafalar gibi 2 gün kuyrukta yattım, ne sabahın erken saatinde saatlerce kuyruk bekledim.

Online alışveriş diye bir kolaylık varken, insanların mal mal gecenin soğunda nöbet tutma kafasını anlamak mümkün değil. alt arafı 16-17 saat sonra elinizde olacaktı.

nitekim 5s kullancısıydım, 6'yı aldım.

mutluyum, memnunum, keyifliyim.
telefon güzel, hız güzel, fotoğraf çekimi güzel, işime yarayacak herşey on numara güzel.

milletin her telefonu elimde gördüğünde, zara mağazasında sırasında bile gözlerini dikip bakmaları ise ayrı bir güzel. *

dünyayı kurtarmadığım için "android daha iyi ya ios bok" kafasında değilim. neyi seversem onu alırım.

sen lüks ürün kullanan bir adama "louis vuitton kötü yea, matraş al aynı kalite" desen, "ne diyon la?" diyecektir.

(bkz: you know what i mean)

melis ayça değirmencioğlu

twitter'da başkalarının tweetlerini koplayarak itibar yapmış hatun kişisi.

aynı zamanda kötü bir burun estetiği (fotoğraf koyup böyle estetik mi olur demiş lakin önden bakıldığında başarısız bir burun estetiği kurbanı olduğu çok net), garip şekilde yapılmış dudak dolgusu ve kullandığı fake ürünleri orjinalmiş gibi göstermeye çalışmasıyla da ün yapmıştır.

nitekim twitter'da da orjinal ürün paylaşanlardan resim yürüttüğü afişe edilmiştir, bunun yanı sıra kendi çektiği fotoğraflardaki ürünler ise örneğin stella mccartney çanta, ucuz kalite replikadır.

kısacası zenginim diyemez, değil.
güzelim diyemez, değil.
fenomenim diyemez, değil.

(bkz: knock out)

shoesabag

taobao com dan aldığı fake ürünleri gerçek ürün fiyatına satan butik.

kızarmış yeşil domatesler

küçüklüğümde izlemiş olduğum ve

--spoiler--
Chris O'Donnell ın trenin altında kaldığı sahneyi uzun yıllar unutamadığım
--spoiler--

harika bir film.

the perks of being a wallflower

hayatımda izlediğim en boktan filmlerden biri.
entel dantel sıkıcı filmler kategorisinde kötülükte bir numaraya oynayabilir o kesin.

emma watson ve yanında iki sıkıcı adamın alternatif bir lise hayatı anlatılıyor.

abi ya şu filmi izleyenler hayatında ilk defa film izlemiş ya da kafa buluyor herkes.

"bu ne lan amk" demeden böyle bir film izlemek istiyorsanız;

(bkz: kızarmış yeşil domatesler)

harika boztepe

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları dalında doktorluk yapan bir hekim kişisidir.

uzun süre internette iyi bir doktor araştırmıştım ekşi sözlük'teki iyi yorumları da görünce gidip bir görüşelim dedim. gitmez olaydım, hastasına böyle davranan hiçbir doktor görmemiştim.

"ben kilolu hastayla uğraşamam"
"hasta ben ne dersem onu yapacak yoksa görüşmeyi keserim"

gibi kulaklarıma inanamadığım ifadelerde bulundu. birde üstüne 500TL muayenehane ücretini cebe indirdi.

kısacası hem hakaret dinledik, bir de üstüne para verdik. hayatım boyunca ödediğim tüm paralar içerisinde en içime dokunandı.

fuck buddy

özellikle ataşehir civarında çokça rastlanılan kişi kitlesi.

yılmaz özdil

dün şunu yedim, bugün bunu sıçtım yazsa bile beğenip paylaşacak olan yalakaları,
şimdi nasıl bir adam olduğunu anlamıştır umuyorum.

insanda biraz vicdan, azıcıkta insanlık olmalı.
tanıma gelirsekte, yazılarını okumak için ayrılacak 3 dakikanın bile zaman kaybı olacağı yazar kişisi.

fatmagül fakı

gerçekte kahverengi gözlü olan hatun.

görsel

bodrum mantı

çıtır bihter ve çiğ böreği efsanedir.

jamie s italian

dün eataly yerine kendisini tercih etmek gibi tarihi bir hata da bulunduğumuz restoran.

sağolsun instagram ahalisi öyle poh poh yapmıştı ki, bir gidip yiyelim dedik. keşke foursquare yorumlarını önceden okusaydık, böylece herkesin düştüğü o kötü duruma düşmezdik.

son derece makul bir saatte, kalabalık olmayan, perşembe öğlen 3 civarı cafeye giriş yaptık. yemeklerimiz geldiğinde saat 4'ü 5 geçiyordu.

pek fazla seçenek olmadığı için hamburger, ızgara piliçimsi birşey, mantarlı bruschetta söyledik.
hamburger sanırım yediğim en kötü hamburgerdi, eti öyle kötü pişirmişlerdi ki, getirdikleri kasap bıçağı misali kasaturayla bile kesemedik. hamburgerin yanındaki patates hala hamurdu, pişmemişti. arkadaşımın tavuğu içi kanlı geldi, iyi pişsin diye geri gönderdik, sanırım mikrodalgada ısıttılar. sonuç olarak iki yemeği de yiyemedik. mantarlı bruschetta istedik, ben ki her yemeğe istisnasız tuz basarım, sanırım yemeği hazırlayan üstüne tuz kavonuzu düşürdü. çünkü yanmış ekmek üstüne tuz deryası geldi.

tek kurtarırı tatlılardı. triffle ve tiramisu gerçekten güzeldi, ama 2 kola ve yukarıdaki saydıklarımız yemeğe 145TL ödemeye değer miydi? asla.

kısacası bir daha asla mekanıdır. 1 saat beklemek ve tadının kötülüğünden bitiremediğim yemeklere para dökmeyi asla düşünmüyorum. giderim kırıntı'ya, big chefs'e, kitchenette, midpoint gibi yerlere para dökerim daha mantıklı.

kapatın gidin abi dükkanı allahaşkına.

eski sevgilinin yeni sevgilisine söylenecekler

sana da bir gün vefasızlık yapacak.

coconutbutik

krema efektli telefon kaplarından sipariş verdiğim ve üstünde resmim olan çok tatlı bir kab hazırlayan, instagramda faaliyet yapan bir alışveriş sayfası.

http://instagram.com/coconutbutik

mixspor

internet aleminde herkesi dolandıran, mutlaka uzak durulması gereken sitedir.
https://www.sikayetvar.com/firma/detay/mixsporcom